13 Mayıs 2010 Perşembe

Sana ait her hatıram, her yâdım, aşkının damına, kapısında çıkmış bir kızoğlan kızdır


Ey sarhoşların gümüş bedenli dilberi, ey yüzünden işimin-gücümün altın kesildiği güzel, hem gümüşümü yele ver, hem gümüşümü, altınımı al.

Kışın tam ortasında atını bir hızlı sürdün mü meydanın kızgınlığından yaz bile yanar kavrulur.

Bir günlük çocukcağaz bile senin koşa-sıçraya oynayışını görse sütten kesilir, anadan da vazgeçer, memeden de.

Eyvahlar olsun o andan ki file benziyen gönlüm, sizin sarhoşunuz olur da Hindistan'ı hatırlar.

Bir gün olur da aşkınla ölüm ıstırabına düşersem, ölüm titreyişi bütün vücudumu kaplarsa her parçam, o aşkın ateşiyle bir gül bahçesi kesilir.

Sen gönül perdesinin ardından bir baş çıkar, bir görün de bedenimdeki her kıl sarhoş olsun, yeni baştan geçsin kendinden. 

Sana ait her hâtıram, her yâdım, aşkının damına, kapısında çıkmış bir kızoğlan kızdır; o kadar cilvelenmektedir, o kadar işvelenip aldatmakta.

Derken yüzünün parıltısıyla her bir hâtıram, her bir yâdım, senin gibi bir padişaha gebe kalır.

Ey Tebrizli Tanrı Şems'i kim seni sorarsa kıskançlığımdan hemencecik kimdir, hangi adamdır, soran diye onu, hem görmiye başlıyorum hem söylenmiye.

Mevlana Celaleddin
(II-CXXXIX-158)

Resim : Hakan Atakan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder