Ömür, yarının ümidiyle geçip gitmede; faafilcesine kavgalarla-gürütülerle bitip durmada.
Ömrünü, içinde bulunduğun bugün say; bir bak bakalım, ne sevdâla geçiyor?
Gâh kese kaygısıyla, gâh kâse ümidiyle gidiyor ömrümüz; her solukta keseden eksilmede.
Ölüm, bir-bir çekip alıyor bizi; akılların beti-benzi, onun heybetinden sararıp soluyor.
Ölüm, yolda durmuş, bekliyor; ticarete dalansa seyre-seyrane gitmede.
Ölüm, anıştan da yakın bize; fakat gaflete dalanın aklı nerelere gitmede, bilmem ki.
Bedeni besleyip geliştirmiye bakma; sonucu kurban olacak zâten; gönlü beslimiye bak, çünkü odur yücelere giden.
Şu leşe, yağlı-ballı şeyleri az ver; çünkü kalıbını besliyen rezil-rüsvây oluyor da gidiyor.
Cana, yağlı-ballı düşünüş, anlayış, buluş gıdaları ver de gideceği yere kuvvetli gitsin.
Düşünüş, anlayış, buluş da Selâhaddîn'den gelir sana; çünkü o, güneş gibi yapayalnız gidiyor.
Mevlana Celaleddin
(IV-XXXVI-172)
Resim : Hakan Atakan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder