1 Temmuz 2010 Perşembe

Musa gibi kendinden geç, sopa gibi sus


Görüyorum ki cefa etmeyi kuruyorsun, etme. Bizi azarlamıya niyetleniyorsun; bizden ayrılmıya hazırlanıyorsun, yapma.

A benim iki gözüm, köpürüp kükremiş arslan gibi kıskançlık çayırında ne diye kanıma giriyorsun? Girme.

Bahtımı, kalem gibi başaşağı tutmadasın, tutma. Belimi "dal" gibi ikiye bükmedesin, bükme.

A güzelim, sen tamamiyle Tanrı lütfusun, Tanrı ihsanısın, böyle olduğu halde tutuyorsun da kendini Tanrı azabı, Tanrı kahrı haline getiriyorsun; yapma.

Lütfunla, kereminle gönlümü aldın, lütfunu, keremini eş ettin gönlüme; sonra ne diye bu lûtuftan, bu keremden ayırırsın onu, etme.

Güzel yüzünün sayesinde şah olan piyadeyi tekrar neden gamla mat eder, yoksul bir dilenci haline getirirsin? Getirme.

Yüzünün ışığıyla dolunay haline gelen kulu, neden dertlerle yeni Aya döndürür, iki kat edersin? Etme.

İster kâfir olsun, ister mümin, hepsi de senin havana düşmüş; ne diye tutar da kâfirle savaşırsın? Savaşma.

Musa gibi kendinden geç, sopa gibi sus; Tur dağı gibi neden ses verip duruyorsun? Verme.

Mevlana Celaleddin
(II-LXXXIII-400)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder