10 Mayıs 2010 Pazartesi

Şarapla sarhoşsan neden coşup köpürmezsin?


Şarapla sarhoşsan neden coşup köpürmezsin? Şarabın yoksa ne diye haber vermezsin?

Can Mesih'inden üç-dört kadeh içtiysen niçin dördüncü kat göğü aşmazsın?

Sarhoş olduğun kişiden ne diye ayrılırsın? Başına sersemlik veren adamdan niçin kaçınıp çekinmezsin?

Güneş gibi niçin külâhını yana eğmezsin? Ay gibi kendi ışığından ne diye kemer kuşanmazsın?

Evveline evvel olmıyan güzellik güneşi, kılıç vurdu mu lâ'l mâdeni gibi neden canını, gönlünü o kılıca siper etmezsin?

Şeker kamışı gibi sen de o nefesi güzel lâ'l dudakların lezzetini tattıysan ne diye ona dönmezsin, ne diye dünyayı şekerlerle doldurmazsın?

Bulut gibi sende o denizden gebe kaldıysan ne diye ona benzemezsin, ne diye yeryüzünü incilere gark etmezsin?

Bir gül bahçesine benziyen yüzünden gül yüzlüler coşup duruyorlar, namussuzun biri değilsen niçin bakıp görmezsin?

Bak da gör, bağda-bahçede yeşiller giyinmiş dilberler, elbiseler, kaftanlar bağışlayan padişahın tapısına geldiler, sen de ne diye yola düşmezsin? 

Yaşayış baharından hırka giyinmişsen, elinde ondan bir secere varsa niçin ağaç gibi sen de gönlündeki gizli şeyleri belirtmez, ortaya dökmezsin?

Mademki dünya yok-yoksul kişiye itibar etmiyor, ne diye yokluk meclisinde muteber bir geçime dalmazsın?

Mevlana Celaleddin
(III-CCLX-344)

Resim : Hakan Atakan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder