11 Mayıs 2010 Salı

Ne bileyim ben


Bana nasılsın diyorsun; ne bileyim ben. Nerdensin, kimlerden diye soruyorsun; ne bileyim ben.

Hangi koca sağrakla* böyle sarhoşsun, böyle mahmursun diyorsun; ne bileyim ben.

O dudakta ne var ki o dudak yüzünden böyle tatlı dillisin diyorsun bana; ne bileyim ben.

Şu ömrümde diyorsun bana, yaşamaktan, gençlikten daha iyi ne gördün? Ne bileyim ben.

Onun yüzünde Âb-ı Hayat  gibi bir ateştir, gördüm; fakat neydi o; ne bileyim ben.

O yüze karşı, yıllarca hayran kaldım; beden misin, can mı diyorum; ne bileyim ben. 

Ben, sensem peki, sen kimsin; sen bu musun, yoksa o mu; ne bileyim ben.

Ben kim oluyorum ki böyle düşüncelere dalıyorum? Merhametli can mısın yoksa? Ne bileyim ben.

Bana, yolunda oturmuş-kalmışsın diyorsun; yoksa yol gözeten misin sen? Ne bileyim ben.

Beni gâh yay yapmadasın, gâh ok; fakat sen okmusun, yay mı? Ne bileyim ben.

Ne mutlu andır o an ki bana, can bağışlarım sana desin; bense sen bilirsin derim, ne bileyim ben.

Sabırsızlıktan, a Tebrizli Şems derim; böyle misin, öyle misin; ne bileyim ben.

Mevlana Celaleddin
(VI-CXXX-221)

Resim : Hakan Atakan

* Sürahi, Kâse, Kap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder