9 Mayıs 2010 Pazar

Ben o güzel yüze ayna tutanım


A benimle dün, kavgaya girişen; benimle şarab içen, coşan.

A can, dün geceki vuslat hakkıyçin böyle öfkeyle muâmele etme bana.

Kulunun bir kötülüğünü söyledilerse gizleme benden; söyle bana.

Bugün sen mi daha güzelsin, ben mi daha güzelim? Bensiz nasılsın, benimle olunca nasıl?

Hayır-hayır; ben-sen deme; bırak bu lâfı; seninle benim bir ayrılığım yok ki zâten.

Sensiz, göğün tâ üstündeydin sen; yıllar boyunca da ben, bensizdim.

Ben derideyim, sense üzüm gibi tatsın, sudan ibâretsin; ben nerdeyim, sen nerde?

O Hâtem-i Tayy,* nekesliği bıraktı; cömertlik kapısını açtı da benim-ben dedi.

Bense nekesliği** de bağışladım-gitti, cömertlği de; cömertlikte Hatem'den de ileriyim ben.

Sen, güzel yüzlü lâtif bir cansın; ben de o güzel yüze karşı bir ayna tutanım.

Biz mi daha sevinçliyiz, sen mi can? Biz mi daha arı-duruyuz, mâdenin gönlü mü?

Mevlana Celaleddin
(V-CLII-330)

* Hatem-i Tai cömertliğiyle Ünlü Arap şairi ve kabile reisi. Altıncı yüzyılın sonunda, yedinci yüzyılın başında yaşamıştır. İsmi Abdullah bin Sa’d’dır. Çok cömert olduğu için “Hatem”, Tayy kabilesinin reisi olduğu için “Tai” lakabı verilmiştir. Çok cömert idi. Kabilesinin yerleşmiş olduğu yerin etrafındaki tepelere ateş yaktırarak, yolunu şaşıranların kendisine gelip misafir olmasını sağlardı. “Hayra verilen mal, israf olmaz.” derdi. Hatem-i Tai, Arap, İran ve Türk edebiyatında zenginlik, cömertlik, hayır severlik timsali olarak kullanılır. 

** Daha çoğunu verebilecekken vermeyen, daha çoğunu söyleyebilecekken söylemeyen. Eli sıkı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder